10.
kendimi bildim bileli boğuştuğum, hayatımın sonuna kadar da bu şekilde gideceğini tahmin ettiğim yeme bozukluğu. binge eater sağlıklı hatta gerekenin altında bir kiloda da olabilir. bazı zamanlarda kendini bu eylemi yapmaktan alıkoyabilse de, bir madde bağımlısı gibi sürekli yiyecek düşünmek, bu yüzden agresif olmak-mod değişimleri yaşamak, withdrawal yaşamak da getirdiklerinden.
bu öyle bir illettir ki bir hafta önceden kararlaştırılan planı son gün iptal edersiniz, çünkü o son güne kadar yediğiniz şeker-karbonhidrat-sodyum yüzünden yüzünüz ve vücudunuz delicesine şişmiştir. partnerinizden/birlikte yaşadığınız insanlardan bitmiş yiyecek kutuları saklarsınız, onlar fark etmeden markete gidip tekrar yiyecek depolarsınız çünkü onların kendileri için aldığı şeyleri de bitirmişsinizdir. yemek söylediğiniz app'i açıp geçmişe baktığınızda rahatsız olursunuz çünkü maaşınızın büyük bir kısmı oraya gitmiştir. gece 12'den önce yediğiniz şeyleri saymazsınız çünkü sabah yeni bir güne başlayacak ve kendinize hakim olacaksınızdır. hiç gerçekleşmez.
şimdi benim rahatsız olduğum bir nokta var: bu yeme bozukluğu aşırı yaygın. bu platformda da birçok kadın aynı sıkıntıları yaşıyor. ancak konuşmuyoruz. yaşadığımız sıkıntıları tartışmıyoruz. ben başlığa girmeden önce sandım ki yüz+ tane girdi çıkacak. 10 tane. imkansız ya. neden yeme bozukluğu konuşulduğunda akıllarımıza halen anoreksiya dışında bir şey gelmiyor? vallahi bu bozukluk insanın kendine yapabileceği en kötü şeylerden biri, kesinlikle daha çok teşhir gerek.
her gün -haklı olarak- kadınların üzerindeki baskıyı, idealize edilen görüntüyü, tek tipleşmeyi tartışıyoruz. kimseye model vücudu borcumuz yok, o görüntüye ulaşmak için de fad diyet yapacak halde değiliz. ancak spektrumun bir tarafına çok fazla kaydık ve diğeri gözden kaçtı gibi geliyor. devir duyguların gerçekliğin önüne geçtiği (bkz: post-truth world) devri, artık kilo-sağlık-özeleştiri üçgenini tartışırken birkaç kez düşünüp konuşabiliyoruz. bir örnek vereyim: sevdiğiniz bir insan size "gereğinden az yediğini düşünüyorum, senin için endişeleniyorum" ya da "gereğinden fazla yediğini düşünüyorum, senin için endişeleniyorum" dediğinde verdiğiniz tepkiler aynı mı olur? ben cevaplayayım, aynı olmaz.
sanırım kadın olarak dış görünüşe verdiğimiz muazzam önem, bunun getirdiği baskı, ve bu yüzden dış görünüşün iç değer ile birbirine geçmesi ile beraber eğer gereğinden fazla yiyorsak bu kesinlikle kabullenmesi zor bir konu haline geliyor. açın bakın "kilo vermek isteyenlere tavsiyeler" başlığına; girdilerin %94'ü "bir hastalığınız olabilir......." ile başlıyor. kilo aldıysak kesin altta yatan bir neden var, hastalık var, vs. var. açık açık "yaktığından fazlasını yeme" demek zorlaşıyor. bir de şöyle bir şey var; evet hastalıklar geçerli sebeplerdir, ancak birçoğu zaten bizim yeme düzenimizin bozukluğuyla beraber başlıyor. insülin direnci yüzünden kilo aldım/veremiyorum, e tamam da zaten en başta insülin direncimin başlama sebebi hayatımı karbonhidrat ile idame ettirmem. :d pcos kilo alıp hareket etmedikçe daha çok kötüleşiyor, e kötüleştikçe kilo vermek zorlaşıyor, kısır döngü. bir noktada sorumluluğu kendi elimize almamız gerekiyor.
bu yeme konusunda erkek/kadın arasındaki fark hep ilginç gelmiştir bana. zira erkeklerin çoğu bu durumda gereğinden fazla yedikleri için kilo aldıklarını kabul ediyorlar. bizim "fazla yemek" ile ilişkilendirdiğimiz suçluluk-saklama hissi onlarda daha az.
konudan saptım, benim binge eating'i anlamak üzerine en çok yardımını gördüğüm şey (bkz: brain over binge) adlı kitaptır. yıllarca binge eating ve bulimia ile boğuşan yazar çözümü nasıl kendi kendine bulduğunu anlatıyor. yazarın savını özetlemem gerekirse: binge eating, genelde yapılan kısıtlayıcı bir diyet ile başlıyor. evrimin getirmiş olduğu karbonhidratlı-şekerli-yağlı yiyecekleri tüketme isteği higher brain ve lower brain arasında sürekli bir çekişme konusu, ve en sonunda kişi dayanamayıp isteklerine yeniliyor. bu noktada istediğimiz şeyi istediğimiz miktarda yemek beyne dopamin salgılatıyor. (bkz: neuroplasticity) sayesinde hemen bu yeni alışkanlığı öğreniyor, daha sık aralıklarla, daha çok dopamin arıyoruz. üst beyin her ne kadar durumun farkında olsa da, alt beyin kurulmuş alışkanlığın avantajını kullanıyor. bu yazar binge eating'in hayatımızın başka kısımlarındaki eksikliğin/ruhsal problemlerin/vs. sonucu olduğuna inanmıyor. bunu da kanıtlamak için amerika'da binge eating bozukluğu yaşayanlara yazılan, beynin gaba ve dopamin reseptörlerini etkileyen bir ilacı kullanıyor. ilacı kullandığı süre boyunca, hayatındaki sorunlar aynı şekilde devam etse de, binge eating tamamen kesiliyor. "hayatımın sonuna kadar ilaç kullanacak değilim" diye ilacı bırakıp, beyin ve binge eating arasındaki ilişkiye yoğunlaşıyor.
yazarın açıklaması bana oldukça mantıklı geliyor zira ben hayatımın felaket olduğu dönemlerde de, mükemmel olduğu dönemlerde de bu illetten çektim. mutsuz olmak, mutlu olmak, depresif olmak, sıkılmış olmak... ruh halinden bağımsız binge eating hep burada. bunun yanı sıra "altındaki sıkıntıları aşmalısın" tavsiyesi bana doğru gelmiyor. hayatımızda hiçbir şekilde çözülmeyecek sorunlar da var, ben ruh halimden bağımsız olarak bir sonuca ulaşmak istiyorum. ki düşündüğümde binge eating benim için hep şu şekilde başlıyor: karbonhidrat ve şekerden uzak durduğum bir süre geçmiştir, artık eskisi gibi dürtü yoktur. "eh ben bu işi çözdüm" diyerek keto dışı bir şey yerim. iki saat sonra tekrar acıkırım, daha fazla şeker tüketme dürtüsü gelir. dayanamayıp devam ederim, bu suçluluk yaratır. suçluluk ile daha kötü hissederim. dürtü iyice artar, ve bingo kendimden geçmişimdir. istisnasız her zaman böyle. başka bir şeyi suçlayamam.
işte bu yüzden bazı insanların gerçekten şekerden ve karbonhidrattan bir bağımlı gibi kaçınması gerekiyor. sonra karbonhidrat ağırlıklı diyet-yaşam biçimlerine eleştiri getirmeye çalıştığınızda "başka insanların seçimlerine saygı duy" denerek tartışmaya ket vuruluyor ancak herkesin tip 2 diyabet ve insülin direnci ile gezdiği bir dünyada bırakın birkaç şüphemiz olsun. ben de isterdim badem sütlü, muzlu yulaflar yemek, smoothieler acai bowllar ile a e s t h e t i c s yaratmak ancak hayatlar bol tereyağlı üç yumurta.